Tabloid
olsun, olmasın ilk yayımlanan gazetelerin genelde kendine has kasvetli bir
edebi zaman kullanımı olmuştur. Bunu sadece o günün dilinin daha ağır olmasıyla
yahut günümüz kuşağının bu dili anlamamasını beş-on kelimeyle celebrity
death-match tadında program yapanları izleyerek geçiştirmeye çalışan kesimle
anlatamayız. O günün belli başlı gazete yazım kuraları olmuştur. Eğer elinize
eski bir gazete geçmişse ilk farkedeceğiniz şey kullanılan zamandır.
"Saray'ı Haşmetmeab ziyaret ediyor", "Kurtuluş savaşında Yunan
askerleri yeniliyor" tadında bir hayli geçmiş zamanın haberini okuyucuyla
aramızda "kanka" ayağı olsun,"birazdan çay söyleyeyim, otur
sonra gidersin" diyerekten olacak ki şimdiki zaman kalıpları kullanılır.
Bizimkisi şaka, gayet tabi o günün koşulları hergün gazete çıkarmaya yönelik
değil. Bir hafta öncenin haberini yeni olmuş tadında vermek şimdi kolay olmasa
da o zamanlar kebaptı, helvaydı. Hele hele halkın yönetime karşı birçok zaafı
ve şikayeti varken gazetelerin yönetimden ve yargıdan daha çok ilgi ve intiba
görmesi gazetelerin "bilirkişi" kurumuna geçmesini sağladı, özellikle
de gazeteye hava durumu bölümü eklenince.
Yalnız bu adi köfte dutch paragrafları birbirine güzel bağlıyor. İşte ben onu
yapamıyorum, eksik Türkçe dil kullanımının zaaflığı olarak sayalım bunu. Zira
basit bir olay hakkında iki üç satır yazacakken kendimi ofiste yalnız başına ve
önümde 62.5 tane paragraf yazmışken buluyorum, bitmemiş raporlar, işler de
cabası. Bu yüzden olayı direkt keselim atalım.
Şimdi bu 1889 yılında konferans ligi uygulamasından çıkılmış ve lig
kurulmuştur. Ligin ikinci senesi oynanırken Preston ve Everton kapışmış ligin son haftasına gelindiğinde puanları
aynı. Ligin kuralları daha çok netlik kazanmamış. Londra basını Kraliyet
yandaşı Preston kentini sevdiği için "beyler
pislik yok eğer iki takım da maçını kazanırsa Preston şampiyon olur"
diyor. Hükümetteki kuzeyliler "olmaz
eğer iki takımda kazanırsa Everton kupayı, Preston babayı alır" diyor.
"Nerden biliyorsun?" diye soruyorlar "hissettim abi" diyor. Topu topu dört adet gazete var toplaşıp
konsey yapalım diyorlar. Daha F.A mefhumu yok o sıra, Konsey toplanıyor. Konsey
tam toplantıda hararetli bir biçimde bu olayı tartışırken içeri biri giriyor
" Kaptan Çeliktepeden geçer mi bu
konsey? "diyor . Konsey bu olay üzerine sinirlenip taş meclisine
dönüyor. Biri "beyler ben averaj diye birşey buldum olur mu?" diyor,
kabul etmiyorlar. Kraliyet başka işlerle uğraştığı için bu olayı pek iplemiyor.
Maçlar oynanıyor iki takım da kazanıyor ama ortada şampiyon yok. Sonunda
gazeteye daha çok para yediren Güneyli bankerler Preston'u şampiyon ilan
ediyorlar. Lakin yıllardır Türk spor basınında "Ada basını" olarak lanse
edilen basının en eski gazetelerinden The
Daily Courant "Everton şampiyon beyler sote yapmayın" diyor. Yani
ortada henüz kimsenin şampiyon olduğuna dair bir haber yok. Bolu beyine
soruyorlar "forza livorno" diyor.
Gazeteler iki gün sonra Liverpool'a geliyor, gazetelerin üçü Preston biri
Everton diyor.. Everton taraftarı kızgın, bu olayı aralarında tartışıyor. Tam o
sıra yaşlı biri gelip kızgın kalabalığa "Evla.. öhöhö evladım en.. öhöhöh
yakın muhtar nerede?" diyor. Millet sinirlenip bunu linç ediyor. Yıllar
sonrası bu adamın fosilleri çatalhöyük tarafındaki "ihtiyar heyeti
kazıntıları" arasında bulunuyor. Millet imece yapıp topluyor fosili.
Ama Preston o sene şampiyon oluyor.
Fazlaca Dutchmanvari bir yazı oldu. Hani şu tavşan numaralı olan. İlk bölümde
alakasız bir yer söyle, ikinci bölümde okuyucuyu şaşırt, entelijasyon yap
alakasız istatistikler ver. Üçüncü bölümde konuyu bağla artık okuyucu
sıkılıyor, mesaj ver, gibi... ( Ducthman'e giydirdim, benden rahatı yok bugün
üç noktasıydı bu en sondaki)
By Joe Jonese
Ateşdağlı
Yorumlar