Ana içeriğe atla

FIRINDA SCOUSE


Resimdeki otobüs Tottenham deplasmanından dönen midlandlı Liverpool taraftarlarına F.A tarafından verilen hediye, aslında ceza.11.Hafta oynanan Tottenham-Liverpool maçında Worcester'dan gelen taraftarlar Kuzey Londra'lı yahudilerin takımına karşı cin fikirli tezahüratlar yapınca F.A "arkadaşım bir saniye bakar mısın" dedi ve cezayı kesti. Tezahüratın içeriği ise top Tottenham'lı oyunculara geçince Hitler Almanyası'nda fırınlarda yakılan, gaz odalarında öldürülen yahudileri resmetmek için scouserslıların "fısss" şeklinde gaz sesi çıkarmasıydı.
Maç sonu göz altına alınan Liverpool'lular gece yarısı serbest bırakıldıklarında sponsor taraftar otobüsleri gittiği için, midland'a F.A'in arbede yaşanmaması için tuttuğu resimdeki 1962 yapımı sochas'la yollandılar.
Bilenler bilir 90'lı yıllarda İngiltere'de nice yiğitler, nice kahramanlar Sochas king otobüsü yüzünden hastanelik hatta toprak olmuştur. Bu otobüsün en belirgin özelliği motoru çalışmaya başladıktan sonra içerisinin alev topu olması. Karadelikleri filan saymıyorum bile.
İşte halbudur ki; bu otobüs Worcesterli liverpoolluların yaklaşık 4 saatlik yolculuğuna eşlik etmiş, onları ingilterenin geniş düzlüklerinde fırındaki hamsi buğulamaya çevirmiştir. İroniler aslında bununlada bitmiyor. Sochas'ın üretimde kaldığı süre boyuncaki şirketin en büyük ortağı bir "Yahudi".
Gelelim Post başlığına yazdığımız üzre Fırında Scouse tarifine. Ekşi sözlük'ten bir arkadaşımız yazmış. Kelimesine dokunmadan ekliyorum bu tarifi;
1 kg küp küp dogranmis kontrfile veya biftek
800 ml et suyu
3 adet dilimlenmis sogan
1 kg soyulup dilimlenmis patates
1 kg soyulup dilimlenmis havuc
taze kekiktuz, biber, worcestershire sosu
duduklu tencerede kekik ve worchestershire sosu ile once et ve sogan kavrulur... et suyu ve sebzeler eklenir. kapak kapatilir ve karisim 40 dak haslanir.
Maç 0-0 bitmiş , 2-1 bitmiş kimin umurunda? İşte bu yüzden seviyorum bu oyunu.
by Joe Jonese Ateşdağlı


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OTOBÜS

Çalıştığım yerin teras-havalandırma arasında gidip gelen ama bizim ekibin genelde sigara içmek için kullandığı bir bölümü var. İki-üç ay önce yine arkadaşlarla sigara molası veriyoruz. Arkadaşlar sigaralarını bitirir bitirmez aşağı iniyorlar. Bizimkisi kaytarma ya, bir sigara daha yakayım gelirim birazdan diyorum aşağıya bunlara; tıpkı otobüs sadece 3 dakikalık mola verdiği halde aşağı sprinter edayla inip bu üç dakikada iki tane uzun samsun bitiren amcalar misali hızlı davranmaya çalışıyorum. Nitekim ikinci sigarayı bitmesine yakın cepteki telefon zangırdamaya başlıyor. O an bir çeşit beyin g.telekliği yaşıyorum. Telefonu almak için sağ elimdeki sigarayı terastan aşağı sallandıracağıma elimdeki bardağı atıyorum. Lan!Lan! demeye refleks göstererek bir an aşağı çömeliyorum. Bildiğin alaturka tuvalet s.çış poziyonu. Biri o an beni görse yanımda tuvalet kağıdı olmadığı için çatıdaki straforu koparır verir çalı-çırpı niyetine, irbik getireyim mi lan dürzü, taharet alırsın der. Bardak ...

PARALEL EVREN HİKAYELERİ; HAYALLER VE HAYAL KIRIKLARI TİYATROSU

Bölüm 4; Palyaço Siz yaptınız değil mi gençler bunu? diye soruyordu bize Rajmund Kazimir, nam-ı diğer Ray Reis. Evet, biz yaptık diyemedik o an. Ama kaçışan gözlerimizin ifadesi, onun kadar yıllarca samimiyetsiz gözlerin ilgi noktası olmuş odağında eriyip " Evet, biz yaptık reis " halini alıyordu. Çünkü o bir " palyaço " idi. İnsanların samimiyetsiz göz bebeklerini parlaklaştıran bir mesleği, meşakatsiz kıyafetlerle yıllar boyu babasının kurduğu sirkte bir palyaçoluk yaparak geçiştiren birinin aynı samimiyetsiz bakışların altında yatan mânaları insanların hal ve tavırlarından anlamaması pek pek âla mantıklı değil, öyleydi de zaten. Hepiniz beni idare ediyorsunuz değil mi? diyordu yaşlı Kurt. Max lakaplı bizim tayfanın liderine yönelerek; Max sana Old Trafford'un hikayesini anlatmıştım değil mi? diye soruyordu bu sefer. Max bize yönelerek anlamsızca bakışlar atarken devam etti Ray Reis; Oraya neden Hayallerin Tiyatrosu diyorlar biliyor...

KAHVEDEN ÇOCUKLAR - UZUN İHSAN

Geçen gün yine kahvede oturuyoruz. Televizyonda Kral Tv açık. Bizim kahve çok garip bir kahve, çok entarnasyonel. Bir duvarında Ankaralı Namık'ın posterleri varken diğer duvarında Ottowa'lı Rüstem diğerinde Magdalalı Meryem'in resimleri var, garip. Biz yine okey oynuyoruz. Okeyi vurup ıstakayı tam Bernard Lewis'in kafaya vuracakken yan masada kavga çıkıyor. Kafayı şöyle bir çevirince ne göreyim; bizim Uzun İhsan efendi Rene Descartes ile ağız dalaşına girmiş. Varoluşçuluğu ve imtiyeciliği tartışıyorlar. Dekart oradan bağırıyor;" Benim ortaya attığım şüpheli yaklaşımları Freud sonraları kitap yaptı İhsan Efendi, ne konuştuğuna dikkat et, lafını bil!" diyor. "Ortada düşünecek birşey varken, bu eyleme dönüştürülmediğinde başlar hezeyan. Sen düşünmüşsen bu kafandadır hala tasarım yapıyorsundur, eğer düşünmediysen kitaba yazmışsındır ki bu ortada tartışabilecek birşeyler olduğunu gösteriyor Dekart" diyor İhsan efendi. Tam o sıra Woody Alle...