Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FERDİ

Ablam aradı dün sabah.Hove Albion'un reserve idman sahasına Londra'dan Tottenham koçları geliyormuş," acaba" diyor, bizim yeğen gitse miymiş. "Abla" diyorum "hepsi para tuzağı, seçmelere belli bir ücretle girilir" diyorum. "Voliyi vurur giderler, olan çocukların hayallerine olur" diyorum.Anlamıyor.Yok yok bu sefer ki böyle değilmiş, enişten öğrenmiş diyor. Bizim komşular da çocuklarını yazdırmışlar, senin onlarla bağlantın vardır, ara öğren diyor. Tamam seni birazdan ararım deyip kapatıyorum telefonu.Ayıptır söylemesi kolumuz biraz uzun Brighton'da, kulüpten bir arkadaşımı arayıp soruyorum. Doğru Joe, üç gün burada seçme yapacaklar, ilki bugün saat birde diyor. İşin ucunda ali-cengiz oyunu var mı diyorum, yok bedava diyor. Tamam bizim yeğeni kaydet o zaman. Ailesiyle gelecek, yapabilirsen kıyağını esirgeme diyorum. Kapatıyorum telefonu. Ablamı arıyorum."Abla ben yeğenin kaydını yaptım, çocuğun ayakkabısı, çorabı bilmem neyi yok...

BABAMIN TAKIMI

Babamın ölüm yıldönümü bugün. Çoğu zaman düşünürüm. Babam bana ne kattı? Onunla daha neler yaşayabilirdim? Babam gibi olabilir miyim? vesaire vesaire. Kafamda metalar var işlenmemiş; ne zaman kokulu silgi görsem 3-4 yaşında iken aşık olduğum komşu kızını hatırlarım, yüzünü bile hatırlamam, ama o silginin kokusu hiç bir zaman silinmez duyumdan. Dedemin Türkiye'den getirdiği halının desenindedir benim geometrik bilgim, o halıya bakarak öğrenmişimdir üçgeni, beşgeni. Bugün çelikten konstrüksiyon yapabiliyorsam bunun sebebi babamın beni oturtup matematik çalıştırması değil, o halının üzerindeki desenlerde, ağzımdan çıkarıp yuvarladığım sakızla oynadığım parmak adam maçlarındandır. Sırf genlerim farklı olduğu için çoğunluğu İrlanda göçmeni çocuklardan oluşan göçmen ilkokulu yıllığı fotoğrafında kabak gibi bir tek benim siyah renkli olmam değildir kafama taktığım, müslüman diye altıpasta müsait bir pozisyonda pas atılmayışıdır aslında. Bunların hepsi bir nevi bab...

MASTERCARD

Dışarıda yağmur var. Boş durmayalım, Hıncal Uluçla pazar anısı tadında birşeyler karalayalım. Henüz yazıya başlamadan önce söylemezsem yerimde duramam diyebileceğim bir olay mevcut. Post'a ilişkin fotoğraflar ararken birşeyi farkettim, ki daha önce fotoğraf ve fotoğraf sanatçılığı ile blogcak bir-iki kelam etmiştik. Hani memleket memleket dolaşıp ironi bulmaya çalışıp bulduğu anda resme geçiren ve bu yetmezmiş gibi fotoğraf sitelerinde " Çok güzel kare ", " Minimalistliği anlatmış bir çalışma, bravo üstad ", " Bundan daha iyisi olamazdı " tadında sanal övgüleri toplayıp kendine mastürbatif kazak yapan internet insanları doğa, insan, savaş fotoğrafları yetmezmiş gibi borsaya da sıçramışlar. Hani borsada yahut iş camiasında işler kötü gidince " Uff, kötü sıçtık nınski " minvalinde üçüncü şahıs bakışları atan brokerları mümkünse o kötü manzarayı birkaç elektronik tabela manzaralarına indeksleyecek şekilde oldukça "ironik" ça...

CHICKEN DINNER

Southampton hakkında olanları duymuşsunuzdur. Klüp tüm olanlardan sonra tehlike altında. Ha keza bu konuda sevinme ile acınma arasında garip duygulara sahibim. Dur dur yalan söylemeyeyim, sevindim. Yerel haberleri içeren internet sitesinden haberlere bakıyorum. Southampton tribünü adına Bill Anton gerekirse kendi aramızda para toplarız klübü bu borç batağından çıkarırız demiş. Bill Anton; Yıllar önce Bognor Regis'de ağız-burun kavga ettiğimiz adam . 95' yılı. Her 20 yaşına yaklaşan erkek çocukları gibi hormonlarımız bize hükmediyor. Asarız, keseriz, sahiden bunu yapabiliriz horm onları bunlar. Her hormonun olduğu gibi bir panzehir formülü olan bir hormonu değil bu. Suç bizde; Alkolden dolayı 7/24 çalışan karaciğer bir gün olsun bize " Olum bir-iki dakika durun be, bu sene iyi düğün yaptı. Bir tanesine bile gidemedik , sizin hangi hormonunuzu yapacağım bir durun be arkadaş " diyor bize muhtemelen. Bu Bill Anton bayrak adamdır Southampton'da. ...

AWAY KIT

Dün nurtopu gibi Beşiktaş deplasman formam oldu. Şu enine siyah ve gri çizgilerden olan. Ha keza internetten yahut ordan burdan temin etsem buraya yazmazdım. Zira değişik(!) bir mazisi var bu formanın. Yaklaşık beş ay önce sevdiğim bir abime; Abi çok güzel yazıyorsun minvalinde destansı bir mail döşemiş ve sonuna da şaka yollu "Abi istiyorsan Fulham tayfasının Honem barındaki Chelsea Library kimlik kartı nı yollayabilirim, tabi sen bana Çubuklu Beşiktaş formasını yollarsan" demiştim. Abimiz tam beş ay sonra sadece Outlook'un şirket dışındaki maillere otomatik bastığı network kartvizit adresine yollamış formayı. Dünya küçük dostlar, tek söyleyeceğim budur. Birgün Tophane'de oturmuş arkadaşlarla hafiften demlenme vaziyetindeyiz. Mühendis arkadaşım Vehbi ve onun iki arkadaşı muhabbet ediyoruz. Tam böyle nargilemden bir fırt çekecekken telefon çalıyor, arayan gizli numara. Şimdi ayıptır söylemesi İngiltere'den gelirken bir kız arkadaşımız vard...

KAHVEDEN ÇOCUKLAR - UZUN İHSAN

Geçen gün yine kahvede oturuyoruz. Televizyonda Kral Tv açık. Bizim kahve çok garip bir kahve, çok entarnasyonel. Bir duvarında Ankaralı Namık'ın posterleri varken diğer duvarında Ottowa'lı Rüstem diğerinde Magdalalı Meryem'in resimleri var, garip. Biz yine okey oynuyoruz. Okeyi vurup ıstakayı tam Bernard Lewis'in kafaya vuracakken yan masada kavga çıkıyor. Kafayı şöyle bir çevirince ne göreyim; bizim Uzun İhsan efendi Rene Descartes ile ağız dalaşına girmiş. Varoluşçuluğu ve imtiyeciliği tartışıyorlar. Dekart oradan bağırıyor;" Benim ortaya attığım şüpheli yaklaşımları Freud sonraları kitap yaptı İhsan Efendi, ne konuştuğuna dikkat et, lafını bil!" diyor. "Ortada düşünecek birşey varken, bu eyleme dönüştürülmediğinde başlar hezeyan. Sen düşünmüşsen bu kafandadır hala tasarım yapıyorsundur, eğer düşünmediysen kitaba yazmışsındır ki bu ortada tartışabilecek birşeyler olduğunu gösteriyor Dekart" diyor İhsan efendi. Tam o sıra Woody Alle...

PARALEL EVREN HİKAYELERİ; YOUR NAME HERE UNITED F.C.

Hep inandık, yine inanacağız. Nesnel tarihi kendine yamayıp ortaya alevli, değişik bir salata yapan şefe diğer hafta gidip "şef geçen geldiğimden yap" dedik, o da yaptı. Biz gittikçe o salatasını yaptı, biz yedik. Biz yedikçe o asıl yaptığı salatanın tarifini unuttu. "O" yalnızca bildiğini "unuttu", yapabilecekleri ile para "kazandı". Kazandıkça salatasına farklı sebzeler koydu, koydukça salatası lezzetlendi. Biz de yedik. Sadece yedik. Ona inandık, çünkü çorbası da güzeldi. Ama çorbayı güzel yapan salatasıydı. Bölüm 1; Ottoman  Çalıştığım şirketin Kuveyt'de şirket uzantısı var. Kriz ortamında her parası olan şirket gibi bizimkiler de Kuveyt ve Japonyadan birer, iflas etmiş, hazır şantiye sahası yükleniciliği hakkını satın alıyorlar. Benimle birlikte üç kişi daha gidecek, hakediş raporları hazırlayacak. Bariz ayak işi olduğu için koşa koşa gitmiyoruz, ama biri " Tokyo iyidir olum gider biraz gezeriz " ...